Regaib gecesi, Kur’an’ın yümn
ü bereketi ile nurlandırılmalı, feyizlendirilmeli ve bereketlendirilmelidir. Diger
zamanlarda okunan her Kur’an harfi için on sevap veriliyor ise şayet, yapılan
bir iyilige bire on lutfediliyorsa, bu rakam şu Regaib kandilinde bire yüz,
Şaban’da bire üçyüz, Ramazan’da bire bin, Cumalarda binler ve Kadir gecesinde
otuzbine kadar kat be kat artmaktadır.
Tıpkı bire yediyüz veren başaklar
misali. “O’na ancak güzel sözler yükselir. Onları da Allah’a amel-i salih
ulaştırır.” fehvasınca, bakıyatü’s-salihat denilen baki kelimelerin, tayyib
ifadelerin, zikirlerin, tesbihlerin, tehlil, tekbir ve tahmidlerin Arş-ı A’laya
pervaz ettigi gecedir bu. Kaza ve nafile namazların sevabı ise diger gecelere
oranla bu gece oldukça fazladır. Bütün bunlara ilaveten Regaib Gecesi, Regaibiyye
denilen hikmet ve mana yüklü şiirler okunabilir, yorumları karşılıklı
paylaşılabilir; bilvesile gönül sohbetleri ile ruhlara ilahî sevgi mayası
çalınabilir. Mevlid kandilinde mevlid-i şerifler, Mi’raç kandilinde mi’raciyeler
ve Regaib kandilinde de regabiyyeler bizim dinî gelenegimizin içerisinde kabul
görmüş, ümmetin bir gönül meyvesi olarak telakki edilebilir. Bu baglamda bir
tes’îd dinin ruhuna zıt degildir, bilakis kabul ile teşvik görür, takdir bulur.
Gündüzünü (perşembeyi) oruçla, gecesini kıyamla geçirmek, dünyayı terkeden
Allah aşıklarının bir şiarı olarak tavsif edilegelmiştir nitekim:
Rûz saim, leyl kaim,
Çû makam-ı aşıkan
Leyle-i nısf-ı Regaib,
Tarik-i dünya ve taib.
Abdurrahman Tahsin
Meleklerin bile yogun ragbetine, arzu ve taleplerine sahne
olan bu Regaib gecesi, büyük rahmet ve berekete vesile olması hasebiyle,
bazıları bu gecenin alametinin yagmur yagması oldugunu, maddî ve manevî
bereketin iktiran keyfiyetiyle birlikte gökten nüzul etmesi oldugunu
söylemişlerdir. Böylesine ledünnî nurlarla, manevî feyiz ve bereketlerle dolu
olan geceler, bizleri içinde bulundugumuz
dünyevîlikten silkinip kendimize getirmeye, egildigimiz yerden dogrulmaya,
yıkıldıgımız yerden ayaga kalkmaya ve bizi uyandırmaya vesile olmalıdır, olacak
şekilde degerlendirilmelidir. Bu bol varidatlı zaman dilimlerini, sair geceler
monotonlugunda öylesine sıradan biçimde geçirmek büyük bir kayıptır. Sür’atle
gelip geçen ömrü zayi etmektir. Saglam bir niyetle salih ameller ortaya koyarak
bu güzide zaman karelerini ahiretimiz adına nurlandırmalıyız. Tevbe istigfarla
yunup yıkanmalı, Kur’an’ın şifa ve rahmetiyle şifayab olunmalı, merhamete
liyakat kazanılmalıdır. Bilhassa Regaib kandili ile başlayan Mübarek Üç Aylar’ı
çocuklarımızın ve genç nesillerin şuur altlarına gayet temiz, saglıklı ve köklü
biçimde yerleştirmek ödevinde oldugumuz unutulmamalıdır. Onları selatîn
camilerine götürme, kandile özel armaganlar, hediyeler alma ve birlikte
eş-dost-akraba ziyaretleri gerçekleştirme ile bu ruhî şuurlandırma işini
pekiştirmeliyiz, ömürleri boyunca unutulmaz hale getirmeliyiz.
“Regaib, Mirac, Beraat kandilleri gibi gece aleminin taçları
ve zamanın Allah’a en yakın zirveleri ya da O’na açılmanın rıhtımları,
limanları, rampaları sayılan o mübarek gün ve gecelerde, gönüller ayrı bir
duyarlılıkla parıldar; ruh sonsuza dogru bir başka türlü kanat çırpar; her şey
veraların ezelî şiirine dem tutar; her yanı tam bir uhrevîlik büyüsü kaplar;
her sîneyi, dillerin ifadeden aciz kaldıgı bir naz ve niyaz zemzemesi sarar.
Hususî bir kısım tecellilerle ötelerin kapısı, penceresi, menfezi haline gelen
mekan; ümit ve beklentilerin yakarışlara dönüşüyle billurlaşan zaman ve yeni
nazil olmuş gibi, her sûresi, her maktaı, her ayeti ve her cümlesinde hemen
herkese yepyeni bir hayat vaadiyle avaz avaz çagıldayan Kur’an, bizlere iman ve
ümitle yemyeşil tepeler, cennette Cuma yamaçları gibi rü’yete açık zirveler ve
susamış gönüllerimize hayat suyu gibi iksirler içirerek, ruhlarımıza mü’min
olmanın tasavvurlar üstü avantajlarını sunarlar.. sunar ve Rabb’e yönelik
sinelerde ne telaffuzları çatlatan mana ve muhtevalar, ne ifadelere sıgmayan
tecellilerle tüllenirler.”